Cumhuriyet’in “Kopuş” Söylemi ve Paradigması: Kurucu Anlatı ve Eski-Yeni Dikotomisi
##plugins.themes.bootstrap3.article.main##
Özet
Geniş çaplı sosyolojik ve politik dönüşümler, şayet içsel dinamiklerin ve toplumsal temayüllerin doğal akışının ürünü değillerse cebri ve baskıcı nitelikler gösterebilirler. Kültürel alanın tesviyesi, sosyal olanın yeniden kurgulanması, politik sistemin sınırlarının yeniden çizilmesi, yeni meşruluk standartlarının belirlenmesi; müzikten mimariye, giyimden eğitime kadar her alana ilişkin yeni değerler sisteminin ve bunu mümkün kılacak yeni bir sembolik evreni inşa çabası, söz konusu cebri ve baskıcı pratiğin ne kadar geniş bir alana yayılabileceğini gösterir. Yeni değerler sistemi ve sembolik evren inşası ise çoğunlukla dikotomik bir ilişki üzerinden sağlanır. Yeni, bütünüyle üstün ve pozitif niteliklerle tanımlanıp vasfedilirken, yeninin anlamını pekiştirecek şekilde onun karşısına konan eski ise neredeyse bütünüyle eksik, kusurlu ve negatif niteliklerle resmedilir. Yeni bir paradigma ve değerler dünyası üzerine yükselme iddiasında olan Cumhuriyet’in kurucu söylemi de kendi meşruluk zeminini tesis etmek ve yeni sosyo-politik sistemin sınırlarını belirlemek amacıyla, böylesi bir eski-yeni ikiliğini esas almıştır. “Kurucu söylem”, her tür süreklilik iddiası ve düşüncesini yadsıyarak, tarihi kendisi ile başlatan bir kopuş anlatısına yönelmiştir. Hâlbuki tarih asla iddia edildiği gibi mutlak, kesin ve keskin kopuşlar barındırmaz. Önce/gelenek, çeşitli biçimlerde yeninin içerisinde var olur. Ancak bunu yok saymaya çalışmak; hatta bunda zecri yöntemlerle ısrar etmek, toplumsal kopmalara, ayrışmalara, sistem ve meşruluk krizlerine neden olur/olmuştur. Bu anlamda çalışma, Cumhuriyet’in kurucu paradigması ve kurucu söylemine odaklanmakta; bunun geçerliliğini ve muhtemel sonuçlarını tartışmaya açmayı amaçlamaktadır.
##plugins.themes.bootstrap3.article.details##

Bu çalışma Creative Commons Attribution-NoDerivatives 4.0 International License ile lisanslanmıştır.